13 Kasım 2011 Pazar

Yüzlerce Balık Gördüm

    Dün bir değişikliş yapıp Florya'da ki Akvaryum'a gittim. İçeri bilet almaya girdiğimde fazlaca bir kalabalık gördüm. Cumartesi olmasından dolayı bu kadar kalabalıktı heralde. Çocuk büyük yaşlı demeden herkes yeni açılan Akvaryum'u görmeye gelmiş. Bilet fiyatlarına gelirsek. Öğrenci 22 TL. İlk başta pahalı geliyor tabi insana çünkü içerde ne görüceğinizi ya da ne olduğunu bilmedne 22 TL vermek bir garibinize gidiyor.
    Bileti aldıktan ve içeri girdikten sonra sizin yeşil bir fon önünde resminizi çekiyorlar. Baya eğlenceli bişi aslında :). İçeri girdiğinizde sizi ilk İstanbul Boğaz'ı karşılıyor. Adeta İstanbul Boğazı'nin maketini yapmışlar ve boğazdaki bütün balıklar mevcur akvaryumda. Vatoz, lüfer ve daha bir çok balığı koymuşlar. Vatozlar çok cana yakın davranıyorlar. Bizi gördüklerinde hemen su yüzüne çıkıp kendilerini elletmek istiyorlar. Yolculuğumuz ilerledikçe önümüze Çanakkale Boğaz'ı çıkıyor. Burada ise Truva Atı'nı ve antik heykelleri koymuşlar. Her boğaz hakkında duvarlarda kısa kısa bilgiler mevcut. Hangi balıklar olduğu, o yerin tarihini ve daha bir çok özel şeyleri hakkında bilgi veriyor. Bu yönden çok bilgilendirici ve tatmin edici Akvaryum Florya. Sonra sırasıyla; Panama Kanalı, Süveyş Kanalı, Cebeli Tarık Boğazılarını gezintiye çıkıyorsunuz. Her yer için özel mekan tasarımları ve özel camlı akvaryumlar yapılmış. Mesela akvaryumun camları inanılmaz. Öyle bir görsel hile var ki sanki elinizi içine sokuyormuşsunuz gibi oluyor. Camların bombeli ya da kavisli gelmesi adeta bir göz yanılmasına neden oluyor. Yolun sonunda sizi sigara içmek için bir balkon karşılıyor. Buranın manzarası inanılmaz. Ben böyle bir manzarayı ancak ve ancak filimlerde görürdüm. Florya'nın o inanılmaz sahiline bakan, mükemmel bir güneş batımı izleyebiliceğiniz ve de ufuktan gelen uçakların denize karşı manzarasını izleyebiliceğiniz nefes kesen bir manzara bu. Ben bi 10 dakika bakakaldım bu nefes kesen manzaraya.
    Boğazlardaki yolculuğumuz bittiğinde; yer altı mağraları geliyor. Mekan tasarımı inanılmaz. Kendinizi sanki gerçek bir yer altı mağrasındaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Sarkıtlar, dikitler ve mağaraların içinden geçiyorsunuz. Balıklar çok değişik ve çok çeşitliler. Benim burada ilgimi çeken 4 metre boyundaki yılan balığı gibi bir balık oldu. Ayaklarınızın altında ve kafanızın üstünden akvaryumlar geçiyor. Sanki denizin dibindesiniz. Mağara bittikten sonra akvaryum sizi Antartika Buzullarına götürüyor. Tabikide mekan buzullarla kaplanmış bir şekilde. Ve bu yerin en ilginç yanı İstanbul'un tek buz dağının orada olması. Antartikadan getirmişler o buz dağını. Zaten şimdiye kadar saydığım bütün boğazlar ya da yer altı mağraları gerçekten o yerlerin suları ile doldurulmuş akvaryumlar. Yani Ege Denizi'ndeki balıkların olduğu akvaryumdasınız. O akvaryum o denizin suyuyla doldurulmuş ve de ısısı o denizin yıllık sıcaklık ortalamalarına göre ısıtılıp soğutuluyormuş. Benim bu durum çok hoşuma gitti mesela.


    Antartika'dan çıktığınızda akvaryum sizi bir deniz altına götürüyor. Batık gemiler, mayınları akvaryumların içine koymuşlar. Aynı deniz altındaymış gibi camlardan bakıyorsunuz. Buranın da bir ilginç yanı; derinliğe göre balıkları ayırmışlar. Mesela 250 metre derinliğinde hangi balıklar yaşar ya da 350 - 400 metrede ne tür balıklar yaşar diye bir ayrım yapmışlar. Biraz daha ileride yemek yemek için bir mola yeri geliyor.Çocukların pamuk şeker ya da çikolata alabiliceği yerler var. Tam da bunların yanında minik bir akvaryum var. İçinde rengarenk mercanlar ve yengeçler bulunuyor. Bu yengeçler zararsız olduğundan görevli kadın dokunmaya izin veriyor. Yolculuğa devam ettiğimizde bizim dev boyuttaki akvaryumları izleyebilmemiz için koltukların bulunduğu yere geliyoruz. Burada köpek balıklarının yüzüşlerini izleyebilirsiniz.
    Yolculuğumuzun sonu Amazon Ormanları ile bitiyor. Asıl problem ve benim hiç beğenmediğim yanı işte burası. İlk girdiğinizde adeta bir nemin içine giriyorsunuz. Mekan düzenlemesi ve materyaller sizi amazon ormanındaymışsınız gibi bir izlenime sokuyor. İçeride nefes almak çok zor çünkü aşırı bir nem var. Çok sıcak ve kasvetli bir ortam. Suni bir şekilde içeride minik damlalar halinde yağmur yağıyor. Burada piranaları görebiliyorsunuz. Bu akvaryumun camı çok yüksek heralde içine ellerini sokabiliceklerini düşünmüşler insanların. Balıkların yanı sıra burada camekanlar içinde amazon ormanlarına özel birkilerde bulunuyor. Bu kadar güzel yanını anlattıktan sonra esas kötü yanını anlatmak istiyorum. Dışarıda hava buz gibi malum sonbahar-kış aylarındayız. Amazon Ormanı yerinde çok nem olduğundan inanılmaz terliyorsunuz. Ve o terlede buz gibi havaya çıkmak zorundasınız. Ben çıkarken bir kaç anne baba bu konudan sitem ediyorlardı ki bence çok haklılar. Küçük çocukların çok kolay hasta olabiliceği bir ortam yaratmışlar bu Amazon Ormanı'nı en sona koyarak. Keşke ilk başlara ya da ortalara bir yerlere koysalarmış da minik ziyaretçilerin hasta olmalarını engelleselermiş.
    Gezimizin sonunda sizi hedyelik eşyaların bulunduğu bir yer bekliyor. Hediyelik eşyalar çok şeker ama bir o kadar da pahalı. Gezimiz burada sona eriyor. Ben balık ve değişik yerler görmek isteyenlerin gitmesini mutlaka tavsşye ediyorum. Çok değişik temalar ve yüzlerce balığı bir arada görebiliceğiniz bence tek yer burası :) herkese şimdiden iyi eğlenceler .

Hiç yorum yok: