27 Kasım 2011 Pazar

İsimsiz (12. İstanbul Bienali), 2011

   İki hafta önce gittiğim İstanbul Bienal'i beni çok şaşırttı. En başta bu sergi Tophane'de ki İstanbul Modern'de dergileniyor.Bu binaların mimari tasarımını Ryue Nishizawa 'ya ait. Binaların tasarımı post modern bir hava veriyor insana.Yarım kalmış inşaatlar gibi sanki. Bienal'in ana sponsoru Koç Holding.  Bienal beş karma sergi ve 50’den fazla kişisel sunumdan oluşuyor ve tüm bu sergiler bir mekanın iki farklı binasında, Antrepo 3 ve 5’te yer alıyor. Tema başlıkları, İsimsiz (Soyutlama), “İsimsiz” (Ross), “İsimsiz” (Pasaport), İsimsiz (Tarih) ve “İsimsiz” (Ateşli Silahla Ölüm). Ziyaretçiler sunulan sanat eserleri karşısında sadece sessiz birer alıcıdan ziyade aktif okuyucular olmaya teşvik ediliyor.





   Bienal, bütün üniversite öğrencilerine ücretsiz gezme imkanı sunmuş. Bende ücretsiz gezenlerden birisiyim. İlk başta, Antrepoya girdiğinizde kendinizi et kesimhanesine gelmiş gibi hissediyorsunuz. Kapılarda plastik uzun şeritler var. Kapıda, masada duran görevliler sizin bienal biletinize bakıp sizi içeri alıyorlar. İçeriye ilk girdiğimde çok şaşırdım açıkçası. Ben daha somut bir sergi beklerken, bu sergi bana çok soyut geldi. Sanat eserlerinin anlamları göründüklerinin çok dışında bir anlam taşıyordu. Mesela; duvarda bir rafta üst tarafta yatay biçimde bir kum saati duruyor. Ben bunun açıklamasını okumadan önce ne olduğunu pek anlayamadım. Kendi kendime niye bu burda asılı gibi sorular bile sordum hatta. Meğer bu sanatsal çalışmanın anlamı "zamanı askıya almak"mış. Antrepo 3 de ilgimi çeken bir başka bölüm ise ateili silahla ölüm bölümü. Burada, büyük her çeşit kuşunu görmek mümkün. Ya da kurşun bir insanın kafasına girdiğinde bunun nasıl bir delik bıraktığını görmek mümkün. Bu biraz ürkütücü gelsede belki de benim en sevdiğim ve anladığım bölüm bu bölümdü sergide. Serginin bir güzel tarafı ise; her konuyla ilgili sanatsal kısa filimler ya da slaytlar olması. İsteyen bu minik odalarda filmlerin gösterimini oturup izleyebiliyorlar ve bu konuyla ilgili daha da donanımlı oluyorlar.



                                                      Kris Martin
                                                      1972'de Belçika, Kontrijk'te doğdu
                                                       Belçika, Ghent'te yaşıyor
   Gelelim Antrepo 5 'e. Buranın belkide en güzel bölümü tabikide "İsimsiz (Passaport)". Ben en çok burada ki eserleri beğendim. Belkide insanlığı en iyi anlatan bölüm olduğu içindir. İnsanların vize uğraşları, kıtalar ve ülkeler arası sınırlar ve bunun gibi birçok konuyu ve sorunu ele alan bir bölüm. Kutluğ Ataman'ın "Su" başlıklı video yerleştirmesi, ıslah edilmeyene, yabani olan insanelini dayatıyor. İstanbul Boğazı'nın hareket halindeki güzel suları güneşin ışıltısıyla parlıyor. Benim bu eser çok ilgimi çekti neden mi? Dolaşırken bir rehber ile dolaşmadım. Ama bu bölüme geldiğimde bir grup öğrenciye sergi rehberi bu eseri anlatıyordu ki bende kulak misafiri oldum. Eser, bir video aslında ama o video o kadar çok şey anlatıyor ki ben bile şaşırdım. İnsan ilk baktığında ya bu adam neden bu suları çekmişte koymuş der ama bu eserin gerçek anlamını öğrendiğimde ben bile çok etkilendim. Su ya da deniz, boğaz normalde bizim göremediğimiz kadar saf bir güzellik. Biz bu boğazları bir sınır ya da güç olarak algılıyoruz ki zaten ülkeler arası bu boğazlar ya da denizler bir sınır ya da bir altın değerinde. Hep bu politik ve siyasal yönden baktığımız içinde gerçek güzelliğini göremiyoruz. Bu açıklama beni çok etkiledi mesela. Bir su videosunun bazen ne kadar anlamlı olduğunu öğrendim o gün.



                                                    Kutluğ Ataman "SU"

    Sergide daha bir çok eser var. Anlatmaya zaman yetmez tabikide. Böyle sergilerin ülkemizde olması bulunmaz bir şans herkes için. Ben çok beğendim gezerken ve bir çok şey öğrendim.

Hiç yorum yok: